Çeşitli nedenlerle balıkçı teknelerinden koparak denizin dibine konumlanan ve ekosistemi tehdit eden hayalet ağlar, İstanbul Büyükada’da üç gönüllünün 2005’ten bu yana yürüttüğü çalışmayla tarıma kazandırılıyor. Deniz dibinden çıkarılan 40 bin metrekare balık ağının 15 bin metrekaresi Erzincan köylerinde tarıma kazandırıldı.
Hayalet ağın çeşitli nedenlerle denizin altında kalan; unutulan, kaybolan, kopan ağlara verilen bir isim olduğunu açıklayan Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı, “Hayalet ağ denilmesinin nedeni de bir hayalet gibi avcılık yapmaya devam etmesinden kaynaklanıyor. Öyle ki, kimse o ağı çekmiyor ve ağa takılan balıklar ya bir süre sonra ölüyor ya da diğer canlılar gelip yiyor” dedi.
Denizin dibine konumlanan ağların deniz ekosisteminde yıllarca kalabildiğine dikkat çeken Sarı, “Avcılık teknikleri var olduğu günden beri hayalet ağlar var ama eskiden kullanılan avcılık materyalleri sentetik değil, doğaldı. Doğal olduğu için suyun altında kalan ağlar birkaç yıl içinde çürüyordu. Şimdikilerin hepsi sentetik, petrol türevlerinden oluşuyor. Bu petrol türevlerinden oluşan ağlar belki 100 yıl hiç bozulmadan denizin dibinde kalmaya devam ediyor. Onun için tehlikesi eskiye kıyasla çok daha da artmış oldu. Bu da deniz dibindeki ağlar temizlenmediği sürece aktif olarak avcılık yapabileceğini ve ekosistemi etkileyeceğini gösteriyor” diye konuştu.
Rakamlarla hayalet ağ
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’nün 1995 yılında balıkçılık sektörünü olumsuz etkileyen faktörler arasına koyduğu hayalet ağlarla ilgili 2020 yılında yapılan çalışma, ağların tüm mikroplastik deniz kalıntılarının %46-70’ini oluşturduğunu ortaya koyuyor. Hatta aynı rapor 640 bin ton ağın her yıl dünya okyanuslarına girdiğini de açıklıyor.
Avustralyalı araştırmacıların 2022 yılında yayımladığı “Her Yıl Okyanusta Kaybolan Balıkçılık Ekipmanlarının Küresel Tahminleri” araştırmasına göre her yıl tüm olta takımlarının yaklaşık %2’sinin okyanusta kaybolduğunu düşünülüyor. Araştırmaya göre her yıl ortalama olarak trol ağların %3,57’si, solungaç ağların ise %0,81’i kayboluyor.
20 yıldır hayalet ağ çıkarıyorlar
Prof. Dr. Mustafa Sarı’nın dikkat çektiği hayalet ağları temizleme işlemini 2005 yılından beri Büyükada’da sürdüren Serço Ekşiyan ve Ercan Akpolat Seferi Keçi’nin sorularını yanıtladı.
2005’li yıllarda edindiği video kamerayla deniz dibindeki kaya gruplarını kaydetmek isterken hayalet ağlarla karşılaşan Serço Ekşiyan, sorunu çözüme kavuşturdukları çalışmalarının ilk adımlarını şu sözlerle açıkladı:
“Kaya gruplarının altında habitatlar vardır. Yani bu kayaların altında balıklar yaşıyor. Ben de bunları kamera ile görüntüleyip, kaydetmek isterken bu kayalarının neredeyse %80’inin ağlar ile kaplı olduğunu gördüm. Denizden çıktığım gibi Ercan ve Ekrem ile konuşarak, ‘bu ağlar, ekosisteme zarar vermiş, temizleyelim orada kalmasın.”
Serço Ekşiyan ağları çıkarma sürecini şöyle anlattı: “Ben denize dalar, kamera ile ağları görüntülerim. Karaya çıkınca da Ekrem ve Ercan’la videoları izler, çıkarma planlamasını yaparız. Müsait olduğumuzda ağın yanına gider, ağın yükselmesini sağlayacak bidonları bağlarız. Bütün bidonlara hava verilince ağ yukarı çıkmaya başlar, yukarı çıkan ağları önce tekneye alır, ardından da karaya götürür, kuruturuz. Sonra bu ağları keserek veya katlayarak büyük boy poşetlere koyarız.”
Çıkarılan ağların Erzincan’ın köylerine yolculuğunu ise Adalar Belediye Başkanı Ercan Akpolat aktardı: “Ben Erzincanlıyım. Ailem orada yaşıyor. Biz bu ağları çıkarmaya başladıktan sonra hiç beklemediğimiz bir şey oldu. Erzincan’da yaşayan hemşerilerim, ‘bizim bahçelerimize böcekler, saksağanlar dadanıyor. Bu ağları bize gönderebilirsen bahçelerimizde kullanabiliriz, böylelikle ekinimizi koruyabiliriz’ dediler. Biz de önce 40 metrekarelik bir alanda, babamın bahçesinde denedik. Sonra yan komşu sonra diğeri derken tüm köy ağları istemeye başladı. Bugüne kadar toplamda 10-15 bin metrekare ağı, Erzincan’a gönderdik.”
4-5 köy bu yöntemle bahçesini koruyor
Erzincan’ın Karacalar Köyü’nde ikamet eden ve bu ağları bahçesinde 13 yıldır kullanan Rıza Akpolat 4-5 köyün neredeyse tamamının bu yöntemle bahçesini koruduğunu belirtti. Akpolat, “Yaklaşık 13 senedir seralarda, camekanlarda, sebzelerimizin üzerini örterek bu ağları kullanıyoruz. Hatta öyle ki Karacalar’da 15 hane, Otluk Köy’de 25 hane bu yöntemi yaygın olarak kullanıyor” dedi.
Ağları kullanmaya başladıktan sonra ekinlerinden aldıkları verimin de arttığını bildiren Akpolat, ağları kullanmadan önce 150 fide domatesten, maksimum 15 kasa hasat alırken, ağların kullanımından sonra bu rakamın 50-60’lara çıktığını kaydetti.
Otluk Köy’de ikamet eden Erdoğan Kaya ise “Saksağanlar bırakmıyordu ki sebzelerimiz, meyvelerimiz büyüsün. Biz de kargalardan, saksağanlardan ve ekinimize zarar verecek diğer hayvanlardan koruma yöntemi olarak bu ağlardan faydalanıyoruz. Bununla üstünü kapatıyoruz” dedi.
Bir girişim de sokak hayvanları için
Deniz ekosistemi için büyük sorun yaratan hayalet ağların yeniden değerlendirilerek işlev kazandığı bir başka alanı ise Aytül Ekşiyan anlattı. Ekşiyan geçtiğimiz yıllarda hayalet ağlardan “file çanta” projesi gerçekleştirdi ve bu çantaların satışından elde ettiği gelirle Büyükada’da yaşayan sokak hayvanlarına mama aldı: “Bir gün eşim denizden çıkardıkları ağları eve getirdi. Ağların temiz olduğunu görünce birkaç arkadaşımla birlikte file çantalar üretmeye başladık ve toplam 100 tane çantayı farklı materyallerle süsledik.”
Aytül Ekşiyan hayalet ağlardan file çanta yapıyor.
En önemli sınırlılık: Sürdürülebilirlik
Aytül Ekşiyan bu tür girişimlerin en büyük sorunu olan sürdürülebilirliğe dikkat çekti. Ekşiyan, “Bu çantaları satarak elde ettiğimiz gelir ile sokak hayvanlarına mama aldık ama bunu düzenli bir üretime çeviremedik. Çünkü bir çanta için 4-5 gün harcıyorsunuz ancak rica ile arkadaşlarımdan kaç çanta isteyebilirim? Eğer iyi bir gelire dönüştürülebilirse ev kadınları için bir gelir kapısı yaratılabilir” dedi.
Serço Ekşiyan da hayalet ağların tarımsal üretimde kullanılması projesinde benzer bir sürdürülebilirlik problemi olduğunu belirtti: “Biz bu işe yıllar önce başladık. Ercan o dönemlerde Belediye Başkanı değildi, artık başka bir sorumluluğu var. Ekrem’in kendi işleri var. Hayalet ağ çıkarma işi ciddi bir mesai istiyor ve bizler de bu işi gönüllülük esasıyla yaptığımız için her gün denize girip, ağ çıkarmamız mümkün olmuyor.”
Ercan Akpolat, hayalet ağ çıkarma projesini “ahde vefa” olarak tanımlarken, Serço Ekşiyan da hayalet ağların küresel bir problem olduğunu, kendilerinin sadece “kapılarının önünü süpürdüğünü” söyledi. Ekşiyan, “Herhangi bir destek veya sponsorluk anlaşmamız yok. Bunu istemiyoruz çünkü işin işine para girince senin üzerinde hak talep eder. Fırtına eser, denize dalmazsın, seni arar ve ‘neden gitmedin?’ diye sorar. Üç kuruş verdi diye seni satın aldı zanneder. Böyle şeylerle karşılaşmayalım diye sponsorlardan uzak duruyoruz. Sadece üç arkadaş bu işi gönüllü olarak yapıyoruz. Yapabildiğimiz yere kadar da yapacağız” diye konuştu.
“Bu tarz projelere teşvik olmalı”
Üç gönüllünün Adalar’da gerçekleştirdiği hayalet ağ projesini yorumlayan Prof. Dr. Mustafa Sarı, bu tarz projelerin yaygınlaşması gerektiğini vurguladı. Sarı, “Bu iş gönül işi ve arkadaşlarımız çok kıymetli bir iş yapıyorlar. Serço, Ekrem ve Ercan’ın yaptığı gibi gönüllü insanların bu alana daha çok yönelmesi ve alternatif kullanım şekillerini keşfetmeleri gerekiyor. Hayalet ağ çıkardık, sadece çanta, güneş siperliği mi yapalım? Veya seralarda, kuşlara karşı tedbir olarak mı kullanalım? Bunun dışında alternatif kullanım alanlarına ilişkin araştırmaların yapılması ve teşvik edilmesi gerekiyor” dedi.
Dijital Medya Araştımaları Derneği tarafından desteklenen bu içerik ilk olarak Seferikeci.org’da yayınlanmıştır.